23 Kasım 2014 Pazar

GDO'lu Gıdalar Zararlı Mıdır?

Sponsorlu Bağlantılar:

GDO'lu Gıdalar Zararlı Mıdır?

Mersin ilimizde ABD’den  ithal ettikleri pirinçte GDO saptandığı gerekçesiyle 3 ithalatçı şirketin 8 yöneticisi tutuklandı­. Hemen sonrasında, ba­zı zamanlar konuşulan fakat son dönemler­de nisbeten  küllenen  GDO konusu yine gündem oldu.

Hızlı kitle iletişim araçları ve telekomünikasyon arayıcılığıyla kendisi­ni yeni bir tartışmanın içerisinde bulan kamuoyu, gelişmeleri merak ile ama daha çok kay­gı ile izlemeye başlamıştır­.

Bilgi kirliliği­nin de etkisiyle karışan zihinlerde, şu sorular peş peşe sıralanmaya başlandı:

GDO nedir?

GDO'lu ürünler faydalı mıdır, zararlı mıdır?

Ülkemizde GDO’lu ürünler üretiliyor mu?

Hangi gıda maddelerinde GDO bulunur?

Piyasada yeteri kadar kontroller yapılıyor mu?

Şayet zararlı ise, bun­dan nasıl korunabiliriz?­.­.­.

Sorular bu şekilde uzayıp gitmektedir...

GDO’nun açılımı; "Genetiği Değiştirilmiş Organizma" dır. Tarım, tıp, gıda gibi birçok alan­da kullanıldığını belirttikten  sonra, başka soruların cevabını işin yetkililerine ve uzmanlarına bırakmakta fayda var­.

Araştırmalar sonucu; GDO'lu bitkilerin tarlalardaki denemelerine ilk olarak 1985 senesinde başlandığını ancak, üretime geçilmesi­nin 1996’yı bulduğunu gösteriyor­. Halen  yapılmakta olan GDO’lu tarımın yüzde 99’u ABD, Kanada, Arjantin ve Çin’de gerçekleşiyor­. GDO’lu ürünlerin başın­da mısır, patates, soya, buğday, pamuk, domates, pirinç ve bir­takım balık türleri geliyor­. Şu ana kadar, dünyada ekili alanların 67 milyon hektar­dan fazlasın­da GDO’lu tarım yapılıyor ve buna her geçtiğimiz gün yeni alanlar ekleniyor­.

Günümüzde dünyayı artık tabiri caizse uluslar arası tekel haline gelen  çok büyük şirketler yönetmektedir. Bu şirketler faaliyet gösterdikleri ülkelerin politikaların­da çok etkin rol oynamaktadır­. Bugün ABD başta olmak üzere, GDO’lu tarımın yaygınlaşmasını destekleyen  ülkeler ve GDO’lu tohum üretimi yapan uluslararası şirketler, işin ekonomik boyutunu, bu işten  el­de ettikleri büyük kazançları gözlerden  uzak tutarak, transgenik tarımın dünyanın hızla artan nüfusunun açlık problemine çözüm olacağını savunuyor­.

Söz konusu uluslar arası şirketler,Türkiye’de de gıda amacıyla GDO’lu ürünlere kapı arala­mak amacı ­ile çaba harcıyorlar­. Bereket ki, ülkemizde halihazır­da yürürlükte olan mevzuata göre; GDO’lu ürünlerin üretimi, ithalatı ve dağıtımı yasak­. İlgili bakanlıklarımız ve birimlerimiz bu konu hakkın­da duyarlı davranıyorlar­. Vatandaşın sağlığı­nın ön plan­da tutulmasına özen  gösteriyorlar­.

Burada, konuya farklı bir perspektiften  bakarak GDO’ya ülke tarımımı­zın gereksinim duyup duymadığını sorgula­mak istiyorum­.

Türkiye’de şu an­da "Organik tarımı destekleme" kanun ve yönetmeliği varken  ve bu alan­da mü­him çalışmalara imza atılırken, GDO’nun her türlüsüne kapılarımızı katiyyen  kapalı tutmamız gerektiğine inanıyorum­. Uzmanların belirttiğine göre; GDO’lu tarıma geçilişi halinde toprağın ve suyun temiz kalabilişi olanaklı olmayacağından, büyük yatırımlar yapılmakta olan organik tarımımız ciddi yara alacaktır­­.

Ayrıca, ülkemi­zin tarım arazileri, Doğu’dan Batı’ya, Güney’den  Kuzey’e "Taş eksen, taş biter" tipin­den  verimlidir­­, bereketlidir. Yürütülen  ciddi tarımsal planlamaların titiz bir şekilde takip edilmesi, son yıllar­da sağlanan destekleme primlerinin mü­him ürünler­de kafi düzeyde sürdürülmesi, yığınla zararın­dan bahsedilen  GDO’ya muhtaç olmamıza set çekecektir­­.

Yurdumuz tarımın her alanında, GDO’ya gereksinim duymadan kendi kendi­ne yetecek durumdadır­­.  İklim ve coğrafi yapı buna müsaittir­­. Çiftçimiz, sağlıklı ve doğal koşullar­da tarımsal üretim yapma bilinç, birikim ve altyapısına maliktir­­.